4 Mayıs 2012 Cuma

2012 İlkbahar - Yaz Modasında STİL VE BİÇİMLER



Önceki günkü yazımda, 2012 ilkbahar - yaz modası tasarımlarında öne çıkan RENKLER konusunu; dün de 2012 ilkbahar - yaz modasında DESENLER konusunu ele almıştım.

2012 ilkbahar - yaz modasını ve trendlerini bugün de STİLLER VE BİÇİMLER açısından inceleyelim mi?..

Son yıllardaki "çok çeşitlilik" trendine uygun olarak, 2012 yaz modasında, renklerde ve desenlerde olduğu gibi, stillerde de
seçenek bolluğu ve çeşitlilik dikkat çekiyor. Eskiden bir-iki stil öne çıkıp, o yılın trendini belirlemekte yeterli olurken; son yıllarda görülen bu bol çeşitlilik, belki de
"moda kavramının birincil çelişkisi"ni yumuşatmak gibi bir işlevi yerine getiriyor olabilir.

Bu çelişki konusunu yarınki yazımızda ele almak üzere, şimdi 2012 yılının ilkbahar ve yaz trendlerindeki biçimlere ve stillere bakalım.

1920'li yılların etkileri, bu yılın yaz modasında kendini güçlü olarak hissettirecek. 20'lerin "Jazz" stili tasarımları, birçok tasarımcının 2012 yaz koleksiyonunda dikkat çekici bir yer tutuyor. Tamamen püsküllerden oluşan, veya uçları püsküllü, düşük belli giysiler, minicik şapkalar, 20'li yılların jazz şıklığını yansıtacak. Kıyafette dalgalı açılımlar yaratan "peplum"lar da bu yaz büyüyerek, genişleyerek geliyor.

90'ların göbeği açıkta bırakan kısa bluzları zaten tamamen ortadan kalkmadı, ama bu yıl hızlı bir geri dönüş yapıyor. Hatta iyice kısalıp sütyen gibi görünen üstler de cesur bayanları bekliyor. Cesaret demişken, mini şortlardan da söz edilmeli. Ülkemizde pek alışık olunmayan kısalıkta şortlar, tasarımcıların 2012 yaz koleksiyonunda önemli bir yer tutuyor.

Olimpiyat oyunlarının yılı olarak geçecek olan 2012'nin yaz koleksiyonları, spor kavramından da esintiler yansıtıyor. Çeşitli spor dallarının özel kıyafetlerinden aktarılma çizgiler, günlük kıyafetlerde kendine yer buluyor. Spor demişken, "rugby" oyuncularının yuvarlak koruyucular taşıyan özel kıyafetlerini andıran, yuvarlak omuzlu tasarımlardan da söz etmek gerekir. Bu arada, omuzları açıkta bırakan, omuz başları kesilmiş kıyafetlerden söz etmenin tam yeri de burası galiba.

Küçük adımlarla yürümemizi gerektiren "kalem etek" trendi de bu yazın öne çıkan trendlerinden biri. Asimetrik kesimli etekler de çok yaratıcı biçimleriyle varlığını sürdürüyor. Bu biçimlerden biri sayılması gereken "lale" kesimi de, eteklerde bu yazın önemli trendlerinden biri olacak.





































Konunun tamamlayıcısı iki yazı:

--> 2012 Yaz Modasında RENKLER

--> 2012 Yaz Modasında DESENLER



Fotoğraflar: modagrafya.com

3 Mayıs 2012 Perşembe

2012 İlkbahar -Yaz Modasında DESENLER



Dünkü yazımda, 2012 ilkbahar - yaz modası tasarımlarında öne çıkan RENKLERİ ele almıştım. 2012 ilkbahar - yaz trendlerini bugün de DESENLER yönünden inceleyelim. 2012 yaz modasında, renklerde olduğu gibi, desenlerde de çok çeşitlilik dikkat çekiyor.

Kadın giyiminde her zaman görülen çiçek desenlerinde bu yıl görülen değişiklik, çiçeklerin büyümüş olması... Kocaman papatyalar, güller ve çeşitli çiçeklerle bu yaz kadınlar çiçek açacak. Ayrıca, "artdeco" döneminin çarpıcı desenleri de bu yıl kadınların üzerinde olacak. 1920'lerin Art Deco desenleri, yeniden saltanatını sürmeye hazırlanıyor.

Afrika kabilelerinin otantik tribal sanatı da bu yaz için hazırlanan birçok koleksiyonda dikkat çekiyor. Art Deco ve Afrika tribal desenlerinin bu yaygınlığı, çeşitli geometrik desenlerin de öne çıkmasını sağlıyor. Üçgenler, dörtgenler ve değişik geometrik desenli tasarımları bolca göreceğiz. Bunun yanısıra, zigzag desenleri ve çizgili desenler de oldukça yaygın.

Hayvan figürlerinden oluşan desenler de 2012 yazının birçok koleksiyonunda dikkat çekiyor. Daha önceki yıllarda görülen leopar, kaplan postu desenleri değil, bu kez hayvan resimleri ile şıklaşacağız. Ayrıca danteller de bu yaz üzerimizde taşıyacağımız güzellikler arasında. Özellikle gupüre kayan iri danteller, 2012 yaz koleksiyonlarının çoğunda yer alıyor.

Bütün bunların yanında, her zaman geçerli olan ışıltılar ve parıltılar, bu yıl da moda olacak. Tabii, saydığım bütün desen çeşitlerinin karışık olarak kullanılmasından oluşan desenler de en çok görülen tasarım tercihleri arasında yer alacak. Çiçekler, yapraklar, kareler, çizgiler, parıltılar, karışık olarak aynı tasarımda yer aldığında ortaya çıkan sonsuz desen olanakları da, bu yazı süsleyecek.
























Konunun tamamlayıcısı iki yazı:

--> 2012 Yaz Modasında RENKLER

--> 2012 Yaz Modasında STİLLER


Fotoğraflar: modagrafya.com

2 Mayıs 2012 Çarşamba

2012 İlkbahar - Yaz Trendlerinde RENKLER


2012 İlkbahar - Yaz modası için, önde gelen modaevleri çeşitli tasarımlarını daha kış aylarından başlayarak tanıttılar. Bu tasarımları sokaklarda görmeye başlamamız gereken günlerdeyiz, ama havalar bugüne kadar buna izin vermedi. Belki bu haftadan sonra, giysiler de havalarla birlikte "mevsim normallerine" döner umudundayım.

Peki, giyim olayı mevsim normallerine döndüğünde sokaklarda en çok dikkatimizi çeken şey ne olacak, biliyor musunuz?..

RENKLER...

Evet, pırıl pırıl, cıvıl cıvıl, canlı, parlak renkler, 2012 İlkbahar ve yaz aylarında sokakları kaplamak için bekliyor. Vitrinlerde kendini çoktan göstermeye başlayan renk cümbüşü ile sokağa çıkmak için kadınlar sabırsızlıkla bekliyor. Hatta, hava durumunun izin verdiği günlerde caddelerin bir anda renklenmesi de, bu konuda sabırların artık taştığını gösteriyor.

Bu canlı renkler içinde neler yok ki...
Sarının, turuncunun, kırmızının türlü tonları; siyah ve beyaz, mavi, turkuaz, nane yeşili, eflâtun tasarımlar, bu yıl da kadınların bulunduğu ortamları renklendirecek. Kış aylarında yapılan öngörüler, bu yazın temel renginin eflâtun/leylâk olacağını söylüyordu; ama diğer renklerin de en az leylâk kadar vitrinleri ve podyumları doldurmasına bakılırsa, bu yaz gerçek bir gökkuşağı yazı olacak.

Şimdi gelin, 2012 ilkbahar ve yaz modasının podyumlardaki görüntüleri ile bu renklere göz atalım:





















Konunun tamamlayıcısı iki yazı:

--> 2012 Yaz Modasında DESENLER

--> 2012 Yaz Modasında STİLLER



Fotoğraflar: modagrafya.com

20 Nisan 2012 Cuma

Bugünlerde Sokağa Çıkarken...

Havalar iyice aklını, dengesini yitirdi. :)
Aynı gün içinde, baharın ve kışın en uç noktadaki özellikleri, birkaç dakika arayla yaşanabiliyor. Bir an, pırıl pırıl güneş var, kuşlar cıvıldaşıyor, dallarda çiçekler gülümsüyor, derken bir anda herşey değişiyor. Gökyüzü kararıyor, şiddetli bir fırtına herşeyi savuruyor, hava soğuyor, bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlıyor. Yarım saat sonra, yine güneş, kuşlar, çiçekler... Sonra yine soğuk, fırtına, yağmur...

Sabah evden çıkarken, üzerimize ne giyeceğimize karar vermek, zor değil, artık tamamen olanaksız oldu. Ne giyerseniz giyin, o giyimin tersi bir mevsimi, aynı gün içinde birkaç kez yaşayacağınız kesin. Palto giyseniz, günün yarısında onu elinizde taşıyacaksınız; baharlık giysilerle çıkmışsanız, yoğun kış özelliklerinin ortasında, günün bir bölümünü üşüyerek, ıslanarak, rüzgârda savrularak geçireceksiniz. Tabii saç-baş darmadağın olacak.

Sevdiğim Facebook sayfalarından "Vay Bee"nin gönderdiği bir söz, bu konudaki bütün duygularıma tercüman olduğu için, çok beğendim; burada sizinle paylaşmak için kaydettim:


...

16 Nisan 2012 Pazartesi

Kız Çocuklarının "Giydirme" Oyunları

Kız çocuklarıyla oğlan çocuklarının ilgilerinin farklı alanlara yönelik olması, ebeveynlerin yönlendirmesiyle mi oluşuyor; yoksa yapılarında, içgüdülerinde var olan farklılıktan mı kaynaklanıyor?.. Birçok annenin, babanın kafasındaki bu sorunun galiba tek bir yanıtı yok.

Evet, aileler erkek çocuğun yetiştirilmesiyle, kız çocuğun yetiştirilmesinde, onların cinsiyetine uygun ufak tefek bazı yönlendirmeler veya etkiler yapıyorlar. Ama temelde, aradaki farkı yaratan unsur, cinsiyet denen sihirli farklılığın kendisinde bulunuyor. Kızların genlerinde bulunan "beğenilme, tercih edilme" dürtüsü, çok küçük yaşlarda onların davranışlarındaki farklılığı ortaya koyuyor.

Bu konuyu düşünmeme neden olan şey, bugünlerde internette sıkça karşılaştığım "Barbie giydirme oyunları"... Erkek çocukların hiç mi hiç ilgisini çekmeyen bu oyunlar, bir kız çocuğunun saatlerce zevk alarak oynayabildiği, basit uygulamalar. Aslında bir "oyun" sayılmasını sağlayacak hiçbir unsur içermiyorlar, ama minik kızlarımız için hiç de öyle değil. Ekrandaki pantolon, etek, elbise, bluz, kazak vb türlü giysilere tıklayarak, yan tarafta çıplak olarak "giydirilmeyi" bekleyen modeli giydiriyorlar. Sonra eldiven, şapka, ayakkabı, kemer gibi giyim aksesuarları tıklanıp, modelin üzerine takılıyor. Daha sonra saç tokası, kolye, yüzük, bilezik, gerdanlık, küpe gibi takılar modele takılıp, kendinde elde edilmek istenen çarpıcı şıklık, ekrandaki modelin üzerinde sanal olarak gerçekleştiriliyor.

Ekrandaki çıplak model, minik kızların gözünde "kendilerini" temsil ediyor. Minik kızımız kendisini onunla özdeşleştirip, ona kazandırdığı bu şıklık ve güzellikten kendine pay çıkararak, bir tür tatmin duygusu yaşıyor.

Peki, ekrandaki çıplak kız model yerine, bir erkek model koysak, yanına da kız giysileri yerine erkek giysilerini koysak, acaba erkek çocuklar da aynı zevkle bu "oyun"u oynar mı?.. Hayır... Böyle birşey ona bir oyun gibi görünmeyeceği gibi, çok da saçma bir zaman kaybı sayılacaktır. O, hızlı araba sürerek "rakiplerini" geçmek, türlü ekran kahramanlarının yerine geçerek, düşmanlarını yenmekle ilgilenecektir.

Demek ki, kız veya erkek olmak, doğamızda var olan etkenlerin yönlendirmesiyle gerçekleşen bir farklılaşma... Tabii en doğrusu, her iki yönde de aşırıya kaçılmasının önlenmesi, ebeveynler tarafından "çaktırmadan" denetlenmesi gerekiyor. Güzel görünme isteğinden başka hiçbir şeye beyninde yer vermeyen kızlarlardan, veya kas gücüyle, silâhla, rakiplerini yenmek dışında hiçbir şeye ilgi duymayan erkeklerden oluşan bir toplum, "hasta" bir toplum olur. Sonuçta hem çok çirkin görünen, hem de dünyadaki bütün rakiplerine yenilen bir toplum...










Ne giysek? Barbie giydirme oyunları, kız oyunları, giyim kuşam, moda

9 Nisan 2012 Pazartesi

Topuklu Ayakkabının Bir Zararı Daha :)



Burada daha önce yüksek topuklu ayakkabıların zararları konusuna değinmiştim. Ama önemli bir zararı daha varmış, ben onu atlamışım. :)

Uyuşturucu madde kaçakçısı Ronaldo Silva adında bir mahkûm, Brezilya'daki hapishaneden kaçma plânları üzerine epey kafa yormuş, sonunda kadın kılığına girerek hapishaneden kaçabileceğini düşünmüş ve plânını uygulamaya başlamış. Geçen hafta ziyaretine gelen karısıyla konuşup, bir sonraki ziyarette karısının perukla ve fazladan giysiler giymiş olarak gelmesini söylemiş. Daha sonra da kaçış için gereken diğer hazırlıkları yapmaya başlamış.

Önce traş olmuş, sonra göğüs ve bacaklarına güzelce ağda yapmış. Gardiyanları ayarlayıp, kaçış sırasında başka tarafa bakacakları konusunda söz almış.

Haftasonu ziyaretinde, karısının sütyenini alıp kendine takmış, üzerindeki fazladan elbiseyi alıp giymiş, başındaki peruğu da alıp kendi kafasına takmış. Dudaklarına karısının kırmızı rujunu sürmüş, ayakkabılarını da karısının ayakkabılarıyla değiştirmiş.

Ziyaretçiler dışarı çıkarılırken, Silva da onlarla birlikte, kırıta kırıta hapishaneden dışarı çıkmış. Özgürlüğe kavuşmanın sevinciyle kıvırtarak otobüs durağına doğru yürürken, hiç hesapta olmayan birşey yüzünden, cezaevi çevresinde devriye gezen polis ekibinin dikkatini çekmiş. Polisler, bu "güzel" bayanın,
topuklu ayakkabılarla yürümekte çok zorlandığını farketmişler ve onu izlemeye başlamışlar.

Silva, otobüs durağının yanında kendisini beklemekte olan motosiklete binip uzaklaşacağı sırada, polisler onu yakalamışlar. Kadın kılığında yeniden cezaevine götürülen Silva'nın, daha önce de başka bir cezaevindeki kaçma girişimi yüzünden bu cezaevine nakledildiği açıklanmış.

Böylece, topuklu ayakkabıların bir zararı daha ortaya çıkmış. Demek ki, kadın kılığında hapishaneden firar etmek isteyen erkeklerin, önce topuklu ayakkabıyla yürümek konusunda uzun çalışmalar yapması gerekiyor. :)

Haber kaynağı: http://ush.re/parr


30 Mart 2012 Cuma

Beyaz Giyme Toz Olur, Siyah Giyme Söz Olur


Haydi birlikte bir türkü dinleyelim...
Bilinen, sevilen, ünlü bir türkümüz...
"Beyaz giyme toz olur, siyah giyme söz olur..."
İyi de, NE GİYSEK? dediğinizi duyar gibiyim. :)
İşte ben de bu ortak sorumuza genel yanıtlar sunmak için bu blogu yazıyorum zaten. :)


Türküyü seslendiren Gülay, bu çekim sırasında siyah giymiş. Buyrun işte "söz" oldu, bizim dilimize düştü... :)

Blogumuzun konusuyla bu kadar ilgili bir türküyü burada paylaşmasak, ayıp olurdu doğrusu.
Ahmet Sevinç'ten alınıp, Emin Aldemir tarafından düzenlenmiş olan bu türkü, Bolu yöresine ait... Türkünün sözleri:


BEYAZ GİYME TOZ OLUR

Beyaz giyme toz olur
Siyah giyme söz olur
Gel beraber kaçalım
Muradımız tez olur

Salına da salına da gel
Haydi yavrum dön dolaş yine bana gel

Beyaz giyme tanırlar
Seni yolcu sanırlar
Zaten bende talih yok
Seni benden alırlar

Salına da salına da gel
Haydi yavrum dön dolaş yine bana gel

Alçak ceviz dalları
Sıva beyaz kolları
Kız ( Yâr ) nereden geleyim
Hep sarmışlar yolları

Salına da salına da gel
Haydi yavrum dön dolaş yine bana gel






Bu da bonus olsun: