20 Nisan 2012 Cuma

Bugünlerde Sokağa Çıkarken...

Havalar iyice aklını, dengesini yitirdi. :)
Aynı gün içinde, baharın ve kışın en uç noktadaki özellikleri, birkaç dakika arayla yaşanabiliyor. Bir an, pırıl pırıl güneş var, kuşlar cıvıldaşıyor, dallarda çiçekler gülümsüyor, derken bir anda herşey değişiyor. Gökyüzü kararıyor, şiddetli bir fırtına herşeyi savuruyor, hava soğuyor, bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlıyor. Yarım saat sonra, yine güneş, kuşlar, çiçekler... Sonra yine soğuk, fırtına, yağmur...

Sabah evden çıkarken, üzerimize ne giyeceğimize karar vermek, zor değil, artık tamamen olanaksız oldu. Ne giyerseniz giyin, o giyimin tersi bir mevsimi, aynı gün içinde birkaç kez yaşayacağınız kesin. Palto giyseniz, günün yarısında onu elinizde taşıyacaksınız; baharlık giysilerle çıkmışsanız, yoğun kış özelliklerinin ortasında, günün bir bölümünü üşüyerek, ıslanarak, rüzgârda savrularak geçireceksiniz. Tabii saç-baş darmadağın olacak.

Sevdiğim Facebook sayfalarından "Vay Bee"nin gönderdiği bir söz, bu konudaki bütün duygularıma tercüman olduğu için, çok beğendim; burada sizinle paylaşmak için kaydettim:


...

16 Nisan 2012 Pazartesi

Kız Çocuklarının "Giydirme" Oyunları

Kız çocuklarıyla oğlan çocuklarının ilgilerinin farklı alanlara yönelik olması, ebeveynlerin yönlendirmesiyle mi oluşuyor; yoksa yapılarında, içgüdülerinde var olan farklılıktan mı kaynaklanıyor?.. Birçok annenin, babanın kafasındaki bu sorunun galiba tek bir yanıtı yok.

Evet, aileler erkek çocuğun yetiştirilmesiyle, kız çocuğun yetiştirilmesinde, onların cinsiyetine uygun ufak tefek bazı yönlendirmeler veya etkiler yapıyorlar. Ama temelde, aradaki farkı yaratan unsur, cinsiyet denen sihirli farklılığın kendisinde bulunuyor. Kızların genlerinde bulunan "beğenilme, tercih edilme" dürtüsü, çok küçük yaşlarda onların davranışlarındaki farklılığı ortaya koyuyor.

Bu konuyu düşünmeme neden olan şey, bugünlerde internette sıkça karşılaştığım "Barbie giydirme oyunları"... Erkek çocukların hiç mi hiç ilgisini çekmeyen bu oyunlar, bir kız çocuğunun saatlerce zevk alarak oynayabildiği, basit uygulamalar. Aslında bir "oyun" sayılmasını sağlayacak hiçbir unsur içermiyorlar, ama minik kızlarımız için hiç de öyle değil. Ekrandaki pantolon, etek, elbise, bluz, kazak vb türlü giysilere tıklayarak, yan tarafta çıplak olarak "giydirilmeyi" bekleyen modeli giydiriyorlar. Sonra eldiven, şapka, ayakkabı, kemer gibi giyim aksesuarları tıklanıp, modelin üzerine takılıyor. Daha sonra saç tokası, kolye, yüzük, bilezik, gerdanlık, küpe gibi takılar modele takılıp, kendinde elde edilmek istenen çarpıcı şıklık, ekrandaki modelin üzerinde sanal olarak gerçekleştiriliyor.

Ekrandaki çıplak model, minik kızların gözünde "kendilerini" temsil ediyor. Minik kızımız kendisini onunla özdeşleştirip, ona kazandırdığı bu şıklık ve güzellikten kendine pay çıkararak, bir tür tatmin duygusu yaşıyor.

Peki, ekrandaki çıplak kız model yerine, bir erkek model koysak, yanına da kız giysileri yerine erkek giysilerini koysak, acaba erkek çocuklar da aynı zevkle bu "oyun"u oynar mı?.. Hayır... Böyle birşey ona bir oyun gibi görünmeyeceği gibi, çok da saçma bir zaman kaybı sayılacaktır. O, hızlı araba sürerek "rakiplerini" geçmek, türlü ekran kahramanlarının yerine geçerek, düşmanlarını yenmekle ilgilenecektir.

Demek ki, kız veya erkek olmak, doğamızda var olan etkenlerin yönlendirmesiyle gerçekleşen bir farklılaşma... Tabii en doğrusu, her iki yönde de aşırıya kaçılmasının önlenmesi, ebeveynler tarafından "çaktırmadan" denetlenmesi gerekiyor. Güzel görünme isteğinden başka hiçbir şeye beyninde yer vermeyen kızlarlardan, veya kas gücüyle, silâhla, rakiplerini yenmek dışında hiçbir şeye ilgi duymayan erkeklerden oluşan bir toplum, "hasta" bir toplum olur. Sonuçta hem çok çirkin görünen, hem de dünyadaki bütün rakiplerine yenilen bir toplum...










Ne giysek? Barbie giydirme oyunları, kız oyunları, giyim kuşam, moda

9 Nisan 2012 Pazartesi

Topuklu Ayakkabının Bir Zararı Daha :)



Burada daha önce yüksek topuklu ayakkabıların zararları konusuna değinmiştim. Ama önemli bir zararı daha varmış, ben onu atlamışım. :)

Uyuşturucu madde kaçakçısı Ronaldo Silva adında bir mahkûm, Brezilya'daki hapishaneden kaçma plânları üzerine epey kafa yormuş, sonunda kadın kılığına girerek hapishaneden kaçabileceğini düşünmüş ve plânını uygulamaya başlamış. Geçen hafta ziyaretine gelen karısıyla konuşup, bir sonraki ziyarette karısının perukla ve fazladan giysiler giymiş olarak gelmesini söylemiş. Daha sonra da kaçış için gereken diğer hazırlıkları yapmaya başlamış.

Önce traş olmuş, sonra göğüs ve bacaklarına güzelce ağda yapmış. Gardiyanları ayarlayıp, kaçış sırasında başka tarafa bakacakları konusunda söz almış.

Haftasonu ziyaretinde, karısının sütyenini alıp kendine takmış, üzerindeki fazladan elbiseyi alıp giymiş, başındaki peruğu da alıp kendi kafasına takmış. Dudaklarına karısının kırmızı rujunu sürmüş, ayakkabılarını da karısının ayakkabılarıyla değiştirmiş.

Ziyaretçiler dışarı çıkarılırken, Silva da onlarla birlikte, kırıta kırıta hapishaneden dışarı çıkmış. Özgürlüğe kavuşmanın sevinciyle kıvırtarak otobüs durağına doğru yürürken, hiç hesapta olmayan birşey yüzünden, cezaevi çevresinde devriye gezen polis ekibinin dikkatini çekmiş. Polisler, bu "güzel" bayanın,
topuklu ayakkabılarla yürümekte çok zorlandığını farketmişler ve onu izlemeye başlamışlar.

Silva, otobüs durağının yanında kendisini beklemekte olan motosiklete binip uzaklaşacağı sırada, polisler onu yakalamışlar. Kadın kılığında yeniden cezaevine götürülen Silva'nın, daha önce de başka bir cezaevindeki kaçma girişimi yüzünden bu cezaevine nakledildiği açıklanmış.

Böylece, topuklu ayakkabıların bir zararı daha ortaya çıkmış. Demek ki, kadın kılığında hapishaneden firar etmek isteyen erkeklerin, önce topuklu ayakkabıyla yürümek konusunda uzun çalışmalar yapması gerekiyor. :)

Haber kaynağı: http://ush.re/parr